İnteraktif Okuma

"Güneş dürüldüğü zaman." (81:1)

Ana Sayfa
Aktüel Duyurular
Digital Mushaflar
Kuran Çevirileri
Kuran Tefsirleri
Kuran İlimleri
Kuran Araştırmaları
Kuran Fihristleri
Kuran Halkaları
Kuran Tilaveti
Kuran Kütüphanesi
Makaleler
Kuran Sitesi Linkleri
Misafir Defteri

Kuran Araştırmaları / Vahyin Aktüel Qıraatı

et-TEKVİR VAHYİ'NİN QIRAATI

Ulumul-Hikme

Giriş

I. Bölüm:

1.

Sure adını ilk ayetteki "Kuvviret" kelimesinden alıyor. Dürülmek fiilinin mazi meçhül kipi. Mekke'nin ilk dönem surelerinden olup kıyamet ve Risalet konuları işlenir. Kıyametin ilk safhasını da bu surede bulabilirsiniz. Bütün bunlar Hz.Peyhamber'in getirdiği vahyde kuşku duyulmaması için yapılan bir inzardır. O dönem inkarcılarının kaçacak bir yerleri kalmayacaktır.

Surenin okunma ortamı er-Risale filmince güzel canlandırılır.

2.

Kıyamet sahneleri:

Evrenin miyarlarca yıldır sürdüregeldikleri düzenleri alt üst oluyor. Güneş, ay, gezegenler ve yeryüzü tam bir kaosu yaşıyor. Milyarlarca yıldır Allah'a tam bir teslimiyetle sürdürdükleri görevleri sona eriyor. Artık her akşam doğan ay doğmaz olmuş, ışık veren güneş ışığını sona erdirmiştir. Gecenin peşinden gündüz gelmemekte. Tohumlar mutat meyvelerini vermiyorlar. Fizik ve kimya yasaları alt üst olmuş. İnsan tam bir acziyet içinde. Evrenin sırlarını keşfettikce ona hakim olacağını sananlar şimdi evrensel deprem altında kalmaya mahkumlar. Oysa Allah dilerse onları AİDS gibi küçücük bir virüsle de imha edebilir. Allah koyduğu dengeyi geri alıyor, evreni birbirine katıyor, Evren tam bir devrim yaşamakta, yeryüzü ve gök ehli, insanı hayvanı ile Rabbin hesap gününe sevkedilecekler.

Dağından çözülmüş, önüne gelen herşeyi vurup deviren, dağıtan bir oluşlar devinimler zinciri... Sukunette olan herşey titriyor, emniyette olan herşey sarsılıyor. Alışılagelen yasalara güven yok artık. Tam bir altüst oluş... Beşeriyeti şiddetle sarsıyor. Herşey yerinden sökülüyor. Kasırgaların önünde uçuşan yapraklar gibi savrulmakta. Sığınılacak, barınılacak tek yer Kahhar olan Allah... Sukun ve huzur beka ve devamlılık yalnız onda. O halde insanlık ona göçmek zorundalar. Müthiş parlak tabirler, tasvirler kullanılır. Okuyucuyu derinden titretir. Sahneye renk verilir, olaylar canlandırılır. Hislere tam bir nufuz, tam bir tesir. Evrende bu ınkılaptan etkilenmeyen hiçbir şey bırakılmıyor. Görünür alemin bütün yasaları ilga ediliyor. Gizlenen şeyler ifşa ediliyor, bugün için hazırlanan davranışların duruşması başlıyor. Bütün bu oluşlar beyaz perdede, ekran arkasında izlenmeyecek. Hepimizin bildiği içinde yer aldığımız evrende vuku bulacak. Onu anlamak için yüzyıllardır biriktirdiğimiz kazanımlarımızın artık anlamı yok. Mehtabın doğal güzelliği, Qur'an'ın da zamanında kendisini okumamız için çağırdığı evrenin temaşaya değer ayetleri yerlerini bambaşka ayetlere terkediyorlar. Bu parçalanma, bu saçılma onun mukadder kaderi.. Evrenin yerini bir başka evrene bırakmaya hazırlanıyor. Bu akıbet kalblere ve zihinlere nakşedilir. İnsan yokolmaya mahkum olana değil, kalıcı şeylere yapışmasını öğrenmeli. Sure okurunun çıkaracağı ders bu. Bunlar Allah'ın bilgisinden bize açtıkları..Bu zelzelenin, volkanların püskürüşü, dinmeyen kasırgalar, tufanların gerçek bilgisi onun katında.

Güneş dürüldüğü zaman. Güneşin doğmadığı gün ışığının söndüğü gün.. Karanlıklar her yeri kaplayınca.. Milyarlarca yıldır doğ dedi Allah, doğdu, dürül dedi bugün dürülüyor. Ona bağlı olan sistem darmadağın olacak, insanların gezegeni ve gezegenler saçılıverecek. Uzaya dağıttığı yakıcı, ateş püskürten ışıkları yok olacak.

Yıldızlar döküldüğü zaman. Göktaşları gibi mi? Darmadağın oluyor, sönüp gidiyorlar, artık karanlık gecelerin süsleri, pusulaları yoktur. Gök defterinden o da silinmiştir. Gökler ülkesinde yerinde kalan ne var ki. Açılan evren kitabı şimdi kapanmakta, sistemler tam bir alt üst oluşu yaşıyor. Işıklar kapatılıyor, nur söndürülüyor , milyarlarca yıldır oynanan oyun, perde kapanıyor. Çözülme başlamıştır. Onu okuma vakti artık geçiverdi. Yaşamak isteyenler için yeni bir kitap açılıyor.

Dağlar yürütüldüğü zaman. Arzın kazıkları olan dağlar.. Okyanuslarla birlikte arzın dengesini sağlayan dağlar.. Hareli yollara sahip muhteşem görünüşü ile dağlar büyük infilaklarla yün gibi atıldığı, zirüzeber olduğu, ufalanıp toza toprağa döndüğü zaman.. Köklerinden sökülüp çıkarıldığı, havada Hallaç pamuğu gibi atılıp dağıldığı, uçuştuğu zaman.. Şehirlerin üzerine, insanların üzerine, gökdelenlerin üzerine yürür dağlar.. Depremler depremleri izler.

Kıyılmaz canım mallar bırakıldığı zaman. Bir Arabın sahip olabileceği en iyi hayvan, onuncu ayına girmiş develer, süt ve yavru verme vaktine girmiştir. Ama evrenin alt üst olduğu bugün ne yapsın onu. Hiçbir kıymeti kalmamış başıboş bırakılmıştır. Bu develer ancak böyle bir musibet olmadıkca bırakılamazdı.

Herkesin can derdine düştüğü o zaman. Kişinin kardeşinden, karısından, annesinden, babasından ve çocuklarından kaçacakları o zaman. Bugün için yaşanılan on aylık develerin, en son model arabaların, mücevherlerin, ekinlerin ve giyilmesi uğruna değerlerin satıldığı altınların, mücevherlerin, ekinlerin ve giyilmesi kıyılması elbiselerin bırakıldığı, herkesin başının derdine düşeceği o zaman...

Vahşi hayvanlar toplandığı zaman. Çılgınca inlerinden dışarı fırlayan hayvanların bir araya geldiği zaman. Kuzunun kurttan korkmayacağı, kurdun kuzuya bakmayacağı zaman. Bu vahşi ve ürkek hayvanlar bir korkuya kapılıp titremeye başladıkları sırada bir köşeye çekilerek guruplar halinde bir araya toplanırlar. Birbirlerine karşı düşmanlıklarını ve yırtıcılıklarını terkederler. Şaşkın bir halde bakışıp dururlar. Alıştıkları yuvalarına, kovuklarına artık giremez olurlar. Avlarının peşinden koşmazlar. Korku ve titremeler bu vahşi hayvanlarda yaradılışlarından ve özelliklerinden bir eser bırakmaz. Gökler gibi, gezegenler gibi onların sosyal sistemleride dağılmıştır. Yerinde değişmeden kalan ne vardır ki? Hayvanlar böyleyken ya insanlar? Sokakları dolduran kalabalıklar mitinglere, festivallere koşmuyor o gün. Yaşanan evrenin evrensel yokoluşudur. Çığlıklar, kaçışlar.

Denizler ateşlendiği zaman. Suların volkanlar halinde fışkıran ateşlere dönüştüğü o zaman, kaynatılan denizlerin ateşten suların her yeri kapladığı zaman.. Denizlerin kaynaması, sularla dolup taşması.. Kimbilir arzın oluşum yıllarında olduğu gibi sağnaklar halinde büyük yağışlar (naziyat suresi) veya depremler ve denizler arasındaki engelleri yokeden volkanların tesiriyle veyahut akması ve fışkırması suretiyledir.. Kimbilir suyun moleküler yapısının ayrışması veya ateşten parçaların patlaması halinde akıllara durgunluk veren cehennemi bir ortam oluşur. Cüzi bir patlamaın neleri yaptığına şahit oalanlar denizin bütün atomlarının yaşayacağı patlamayı çok iyi tasavvur edebilirler, ya da edemezler. Beşer idraki bunu tasavvurdan acizdir.

Nefisler birleştirildiği zaman. Çürümüş kemiklere can verildiği ve kabirlerden kalkan insanların mahşer yerine aktıkları zaman. İnsanların dünya hayatındaki hallerine göre sınıflara ayrıldığı zaman (Vakıa). Ruhlar cesetlere dönüyor.

Diri diri toprağa gömülenin suçu neydi, sorulduğu zaman. Rahimlerde ya da doğum sonrası öldürülen çocuklar.. Suçsuz yere katledilen kanları üzerinde günah yuvaları, gökdelenler, fesat ocakları kurulan insanların niçin öldürüldüğü sorulduğu gündür o gün. Yoksulluk korkusu, ayıplanmak duygusu onları bu cürme sürükleyebiliyordu. [1]

Altı yaşına dek büyüttüğü kızını annesi süsler güzel kokularla bezer akıbetinden bihaber babasının yanına katar da onunla dışarı gömderir anne. Bu gidişin dönüşü olmayacaktır. Sahrada önceden hazırlanmış kuma gömülür. Kimileri kuyu başında yaptırdığı doğumda kızı olursa hemen onu kuyuya atar, üzerini toprakla kaplar. Ya da hayvan güdecek çağa geldiğinde yün veya kıldan yapılmış hor bir giysi içinde hayvan güderek, için çöle terkedilirdi. Kocası ölen kız baba evine dönerdi. Atrık insanlarla dörüştürülmezdi. Kimileri bir para karşılığında velisinden kendini azat ettittirdi.

Allah kadının elinden tuttu, Onu toplum içinde saygın yerine çıkardı.

Sahifeler yayıldığı zaman. Herkesin ne yaptığının kendisine belli olduğu zaman. Bütün bir eylemlerini kaydeden defterler önüne açıldığı zaman. Gizli ve açık bütün suçlar, haksız kazanılan servetler, ırzına geçilen kızların ahları, boğazlanan çocuklar, yıkılan evler,söndürülen terler, hileler, aldatmalar, yalanlar, desiseler, yenilen yetim malları, infak edilmeyip biriktirilen servetler, korunmayan yoksul hakları. Ve güzelliklerde. Muhtaca verilmiş küçücük bir sadaka, Allah için aç kalınan günler, durulan salatlar, Allah yolunda dökülen bir damla yaş, bir damla kan, harcanan zerre kadar mal, yetimin başını okşayan el, hastayı ziyarete giden ayak, ağızdan çıkan bir tatlı söz, yüze gülen bir çift dudak, Allah'a davet eden dil, zalime zulmünü haykıran ağız, kafire, münafığa Allah için buğzeden ve mü'mini Allah için seven kalp, alna secde bulaşan bir tek çöp, Allah'ın beytine yürürken ayakkabıya giren toz, aç kalana, yolda kalmışa yedirilen bir lokma ekmek, susamış hayvana içirilen bir damla su... Allah'ın ve insanların düşmanlarına kalkan el, zorbaya uzanan kılıç, zulmü ve zalimi takbih eden bir hareket onlarda bu defterdedir. Herşey bütün çıplaklığı ile ortadadır. Bu nefislere çok ağır gelen bir şey. Nice örtülü kirli şeyler vardır açılması sahibine son derece korkunç gelir, titretir, yerin dibine geçirtir. Bu açıklama ve ifşaat korkularına bir korku daha eklenir. Kalplerde gizlenmiş, saklanmış son derece korunmuş sırların ifşası o büyük korku ve ınkılabın bir kısmını teşkil edecektir.

Gök yarıldığı zaman. Bir perde gibi açılıp veya bir deri gibi yüzülüp, ya da bir kabuk gibi soyulup ötesi sorulduğu zaman. Görüldüğü, gizlilerin açıklandığı, gözlerin keskinleştiği, perdelerin sıyrıldığı zaman.. Kalplerdeki gizliliklerin açıklanması gökte karşılığını buluyor. Gök yükseklerde bizi çevreleyen örtü demek. Kuşatan bu örtünün giderilmesi. Ama nasıl? Gök yok artık.?

Cahim kızıştırıldığı, cennet yaklaştırıldığı zaman. Şiddetinden köpüren cehennem yakıtını beklediği zaman. Aç bir kurt gibi, kükteyerek gelen sel, patlamış bir volkan ve derin bir uçurum gizli avına düşeceklerin dört gözle beklentisi içine girdiği zaman...

Cehennemin bütün gücüyle ateşlenip alevlendirilmesi, sıcaklığı ve yakıcılığı son derece artırıldığı zaman.. Cennette bütün güzellikleriyle konuklarına gösterilecektir. Kolay bir giriş, açılmış sahifeler önlerine seriliyor. Ayakları cennete kayıytor. Bir serinlik, yeşillik yurdu olan nimetlerle bezeli bir Bahçe. İçinden ırmaklar akıyor, yeşilliklerin içine gömülmüş kasrlar, koıltekler uzanmış gölgelikler, ılık havaları, candan ve sıcacık yüzü, sıvama muzları, dalbastı kirazları, çağlayan sulayıyla kucak açan bir bahçe. Onlara kavuşma hasterinde.

Kişi ne hazırladığını bilecektir.

Bu büyük ınkılap arkasında bekleyen şey hesaplaşma, duruşmadır. Temyiz günü olmayan yargı. Ne taşıdı ise bugüne yalnızca onu bulacak. Taşıdıkları etrafını kuşatır bugün. Ne bir eksiklik vardır ne de bir fazlalık. Her şey yok oldu, yokolmayan Allah ve onun bugüne taşıdıkları. Hiçkimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Fırtına eken fırtınayı, zakkum diken zakkumu bulacaktır. Boynuna yılan gibi dolanmış hakla yediği yetimin malının ateşiyle, kendisini oyalayan eğlence ve arzuların meyveleriyle, vermediği zekatın yüküyle, biriktirdiği altın ve gümüşlerin aleviyle, içtiği kanların yakıcılığı, öldürdüğü masumların ağırlığı, sömürdüğü emeklerin tuzu, ölçü ve tartıda yaptığı hilelerin, yediği haramların, saldığı haklareın közü ve dumanı, yıktığı evlerin tozu ve harabedi, insanları Allah yolundan alıkoymanın altından kalkılmaz günahı, tuttuğu oruçların cennete ulaşacak yolu aydınlatan nuru, kestiği kurbanların gücü, verdiği zekat ve sadakaların yaptığı infakların bereketi, Allah için haykırdığı hakkın, uğruna başkoyduğu adaletin, değerler yolunda, gerçek uğruna çektiği işkencelerin sevabı, yedirdiği yolcuların giydirdiği yetimlerin, mazlunların duası, Allah yolunda hakka ve adalet uğruna sakladığı kılıcın, verdiği kanın, ilahi ahkam için katlandığı acıların mükafatıyla mı geliverdi bilmiştir o gün.

Bütün bunlar güvenilir elçinin güvenilir haberleridir... Kıyamet tabloları bu ayetle sona erer.

3.

Qur'an, Kerim bir Elçi'nin sözüdür.

Uzun bir soluk alış ve o dehşet dolu günlerden tekrar hayatın bugününe yemin ayetleri ile kurulan bağlantı..Bu pekiştirşilen yeminlerin (15-16) arkasından verilen kesin bilgi. Qur'an'ın Kerim bir Elçinin sözü oluşunda hiçbir tartışma yoktur.

Gökte yörüngelerinde durmadan devinen, gizlenen ve meydana çıkan yıldızlar, yuvasına gizlenip sonra çıkan ceylanların zarif hareketleri gibi. Kullanılan ifadelerin müthiş bir musikisi var. Sonra As-As haline gelen gece... Kararmaya başlayan gece.. Kelimedeki titreşim sanki gecenin hayatını remzediyor. Gece genel haliyle ve görülmeyen hareketleriyle sanki bu sesi çıkarıyor. Son derece düşündürücü, hayret verici, çağrışımlar..Ve sonra soluk alıp veren sabah geliyor. Günün ilk ışıkları coğrafyalara hayat bahşediyor, onları tatlı bir dokunuşla okşuyor. S.Kutup, Arap dili son derece zengin ifadesine rağmen sabahı bundan daha iyi remzedemez, diyor. Fecrin sabahları görebilenler için bu solumayı yaşatıyor. Müthiş bir edebi zenginlik. Tasvirin güzelliğinden zevk alabilenler için. Hakim ruhlara ilhamlar bahşediyor.

Söz elçiye nisbet edilir. Çünkü vahyi tebliğ eden Cibrildir. Şerefli, değerli, arşın sahibi yanında güçlü bir elçi. İtaat edilen, güvenilen bir elçi.

4.

Qur'an, Racim şeytanın sözü değildir.

Muhammed, sizin arkadaşınız..Yabancınız değil. Bu güvenilir elçi sözü bu güvenilir insana bıraktı. O elçiyi açık bir ufukta gördü. Şimdi onu yalancılıkla itham etmeleri onların propogandalarının çelişkisi. "Her şairin bir şeytanı var, ona emsalsiz sözleri o vahyediyor" diyorlardı. Onun hayatında, ağzından doğruluktan başka bir şey duyulmuş değildir. Allah ancak böyle birini kendisine elçi edinir. Bu çelişkiye rağmen kaçış nereye, bu dehşet dolu gün gelince kaçış nereye, amel defterleri serilince kaçış nereye, cehennem kızışınca kaçış nereye. Bu gidiş hayra alamet değil, bu yolun sonu ateş çukuruna çıkar, alevli uçurumlara bitmek tükenmek bilmez azap meydanlarına, zakkum sofrasına, zift kuyularına. Avını bekleyen Cahime çıkar bu yol. Vazgeç dön o yoldan. İçiçe girmiş bahçeler, gölgeliklere, içinden ırmaklar akan yeşillik yeşilliklere, gölgeleri uzanmış meyvelerle dolu tarlalara, göz kamaştırıcı köşklere, kara gözlü, yalnız eşlerine bakan hurilere, salkım salkım ağaçlıklara çıkan yola dön.

5.

Qur'an, doğru bir yön tutturmak isteyenler için ancak bir zikr'dir.

Bütün bu okuma parçaları ancak hatırlatmadır, ancak öğüttür.Tekrar tekrar gelen bir uyarıdrı. Allah sizin yanlışı seçmenizle bir şey yitirmez. Bunlar ancak alemler için bir uyarıdır. Allah'a giden yolda, onun hidayeti üzere yürümek isteyen için bir zikirdir Qur'an. Seçim size kalmakta. Sapan, sapkınlığından sorumlu olacaktır. Sapmalarında Allah'a sunabilecekleri bir özürleri yoktur.

Onun için çabalarsanız, Allah size doğruyu dileme, doğrudu bulma, doğruda yaşama yollarını açar.


[1] Nahl 58-59, Zuhruf 17, İsra 3

Önceki Sayfaya

Copyright (C) 2002-2005 by İnteraktifokuma. All Rights Reserved.