İnteraktif Okuma

"Ey Gizlenen. Kalk ve uyar. Rabbini yücelt. Örtülerini temizle. Kötülükten uzaklaş" (74:1-5)

Ana Sayfa
Aktüel Duyurular
Digital Mushaflar
Kuran Çevirileri
Kuran Tefsirleri
Kuran İlimleri
Kuran Araştırmaları
Kuran Fihristleri
Kuran Halkaları
Kuran Tilaveti
Kuran Kütüphanesi
Makaleler
Kuran Sitesi Linkleri
Misafir Defteri

Kuran Araştırmaları / Vahyin Aktüel Qıraatı

el-MÜDDESSİR VAHYİ'NİN QIRAATI

Ulumul-Hikme

Giriş:

'Müzzemmil Suresi' ile aynı dönemde vahyedilmiştir. Surenin ilk 30 ayetinin bir bütün halinde indiği rivayetleri varsa da, bu rivayetleri bu surenin ilk bölümünden sonra indiği rivayetleri ile uyuşturmak biraz zordur. Çünkü ilk 30 ayet içinde Mekke Müşrikleri ile çetin bir savaşımın verildiği görülmektedir. Eğer surenin iniş tarihini daha gerilere alırsak, bu ilk bölümün bir bütün olarak vahyedildiği kabul edilebilir. "Müddessir" hitabının da surenin başlangıcında yer almasının mutlaka Peygamber "örtüye bürülü olduğu" bir zaman diliminde bu vahyin gelmesini gerektirmediği düşünülebilir. Üzerinden atılması istenilen 'örtü'nün maddi anlamından öte bir anlamı olduğu açıktır. 31. ayetten sonrasının ise daha sonraki dönemlerde indiği kesindir.

l. Bölüm

1.

Qıyam ve İslamî Hareket:

"Qıyam" kelimesinin 'halk islamı'ndaki anlamı 'namazda ayakta durma' ile sınırlıdır. Çağdaş dönemlerde Qıyam kelimesinin Müslümanlar'ın tarihinde yer alan "huruc" anlamıyla diriltilmekte olduğu da görülüyor. Bu çağdaş "huruc", önceleri bağımsızlık savaşları için kullanılmışsa da bugün tağutî rejimlerin yıkılması için başlatılan devrimci bir süreci ifade etmektedir. Kelimenin anlamındaki bu genişlemeler bir yana, Surenin ve Qur'an'ın muhteviyatı içinde "qıyam" ; toplumsal değişmenin rukunları için kullanılmaktadır. Müzzemmil suresi'nde bireysel değişme için vazedilen 'qıyam' emri, Müddessir suresi'nde toplumsal değişime tevcih edilir. Ve bu iki 'qıyam'ın içiçeliği 'Salat'ta en bariz şekilde görünür. ( Salattan menedilme olayı).

Qıyam, inzar içindir. İnzar 'tenvir hareketi'nin olmazsa olmaz boyutlarından olmakla beraber İslamî Hareket'in Qur'anî terminolojisini tenvir ve bis'et'e kaydırmak daha anlamlı olacaktır. Bu kelimeler ve islamî hareket'teki izdüşümleri üzerinde ayrıca durulabilir. Kavramların bizzat kullanıldığı sureler göz önünde bulundurularak. İnzar'a dayalı qıyam'ın 'Batı Avrupalı Okur' için anlamı büyüktür. Benzeri koşulları yaşayan bütün toplumlarda da Müslüman Hareketliliği, bu mihval üzere okunacaktır.

2.

Rabbin Tekbiri:

Evrensel münkir medya'nın "Fundementalist" "Köktenci" olarak tavsif ettiği Müslümanlar , dünyanın her yerinde yaygın geleneğin müslümanı'na kendilerini ifade etmede aynı türden bir zorluğu yaşıyorlar. Qur'an'dan uzak, yüzyılların biriken tortusu; tevhid kelimesindeki 'Allah'ın tekbiri'ni öylesine acımasız bir şekilde massetmiştir ki onu olanca gerçekliği ile beyan etmeye kalkanlar, Hz. Rasul'ün bu ayetleri Rabb'inden aldığı zaman karşılaştığı muhalefetin bir benzeri ile karşılaştıklarını görmenin şaşkınlığını yaşarlar. O da toplumuna Allah'ın varlığını izahtan çok, onu tanrılar hiyerarşisinde bir yere oturtanlara karşı, bütün tanrıların geçersiz kılınarak, Allah'ın biricik tanrılığını ilanla uğraşmıştı. Tekbir'in Qur'anî anlamı budur. Yoksa "Mukayeseli olarak ilahlar arasında en büyük ilah olarak Allah'ı tanı " demek değildir, tekbir.

Hz.Rasul'ün islam'ı vaazı, öncelikle ataları uyarılmamış bir kent halkına yönelik olarak başladı. Ve bu kentin en yüce ilahları olan Lat ve Hubel'e karşı amansız bir savaş açıldı. Bu yöresel ilahların tebliğde olanca açıklığı ile beyan edilmesi, çağdaş tebliğ için de önemli kuşkusuz. Ama dünyanın 'evrensel bir köy' haline geldiği çağımızda bu tekbirin gerçek hüviyetinin, bütün halklar katında 'dünya istikbarı'na karşı 'Allah'ı birlemek' olduğu unutulmamalıdır.

3.

Ricz'den Hicret ve Siyab Temizliği

Sorumluluk altında ezilmek çıkar yol değildir. 'Örtüye bürünmek' vahyi kuşandığını farketmemek olmaz. 'Üzerinden atılacak örtü' ifadesi ile 'elbisenin temizliği'nin birbirine yakın ayetler içinde zikredilmesi önemlidir. Bu elbise , Arablarda bir deyimdir. Gerçek elbise ile bir ilgisi yoktur. 'Yüce bir ahlak üzere' olan Elçi'ye Allah'ı rics'den, düşünmesini kirleten, yapısına sirayet edebilecek bütün kirliliklerden uzaklaşma, üzerine Rabbanî bir boyayı sürünmesi tavsiye edilmektedir. Bu tavsiye Hz. Rasul'ün şahsında O'nunla insanlara bir hitaptır.

Toplumsal inzar, Allah'ı tekbir , en anlamlı biçimde 'yaşanır bir ahlak' olarak topluma örneklenebilirse bir anlam kazanacaktır. 'Bireysel değişim' mi, 'toplumsal değişim' mi önceliklidir sorusunun anlamını yitirdiği bir noktadır bu. Ricz'den hem düşünsel, hem de eylemsel olarak uzaklaşılacak, elbiseler de aynı şekilde temiz kılınacaktır. Qur'anî mesajı derinlemesine idrak edenler ' (er-Rasihune fi'l-İlm, aydın, ulema vs.) bunun örneklenmesini ve işlenen surelerin hayatın içinde bir yer edinebilmesini denetleyebilmelidirler. Örneğin Alaq suresi'nde hatırlanan Salat'tan menedilme olayına rağmen secde'ye devam buyruğu yaşanabiliyor mu? Qalem suresi'nde yerilen insan ahlakının hala aramızda yaşanıyor olmasından bir rahatsızlık duyulmuyor mu? ( söz getirip götürme, aşağılama vs.), gece qıyamı, elbisemiz haline gelebilmiş mi? Müzzemmil ve Müddessir olabiliyor muyuz? )

4.

Ayetlere rağmen direnen:

Yapayalnız yaratılan bir adam. Herkes gibi bir alaq'tan . Sonra toplumsal bir varlık haline geldi. Allah'ın cari yasaları işledi, bilgilendi. Belki geniş bir servet sahibi de oldu. Bu oluş ister yasal yollarla gerçekleşsin, isterse yasadışı farketmez. Allah'ın belirli bir hikmet gereğince izni altında gerçekleştiği için ayette serveti verenin Allah olduğu belirtilir. Sonra bu serveti etrafında çocuklar gelir . Önüne sayısız fırsatlar ve imkanlar çıkmıştır . Gözü ise sürekli daha da fazlasındadır.

Burada vasıfları çizilen insan taplosuna Qalem suresi'nden de tanığız. Ayrıca toplumsal hayatımızdan da. Bunca nimet kişiyi Rabbine giden bir yol edinmeye götürmeli iken, o istiğna içinde tuğyan eder.. Allah'ın bunca ayetine karşı koymaya kalkışan bir inatcı haline gelir. Buradaki ayetler hem Allah'ın sıralamış olduğu nimetlerdir, hem de bu nimetleri hatırlatan bu gibi ayetlerdir. Vahye karşı koyma süreci 'evrensel bir hastalık'tır. Ayetlerle öncelikle kendimizi denetlemeli ve bunun dışa vurumu olarak da toplumun olumsuz tipleri üzerinde bu ricz karekterleri somutlaştırılmalı, kitleleri elbiselerini temizlemeye çağırmalıyız.

5.

Kanıtları Örtme Çabası:

'Salih insan' için önüne sunulan kanıtlar bir kurtuluş vesilesi iken, 'hastalıklı tipler 'için kabul etmemelerini haklı kılacak mazeretler arama süreci başlar. 18-25 ayetleri arasında işte bu sürec hikaye edilmektedir. Vardığı yalan karar şu: "Bu Muhammed'in kendi sözleridir. Vahy değildir. Bunu bir başkasından öğrenmiştir. Evet kabul ediyoruz ki biraz da etkili-büyülü sözlerdir. Ama hepsi bu." Benzeri çabalar her dönemde görülecektir. 'Müslüman dünya'nın az akleden aydınlanmamış beyinleri, kendilerine öğretilegelen oryantalist telkinleri seslendirdiler ülkelerinde. Biz biliyoruz ki bu Muhammed a. e öğretilen bir söz değildir, ama onların bu sözleri kendilerine öğretilen dilemma bir tekerlemedir.

6.

Sarp bir yokuş ve sakar:

Qur'an bu iddiayı asla ciddiye almaz ve Mü'minlere de ciddiye almamalarını telkin eder. Qur'an'ın sonraki surelerinde göreceğiz ki onlara bu iddialarında samimi iseler; 'Qur'an'ın benzerini oluşturma' çağrısında bulunulmuş; bu konuda her türlü yardımlaşma da serbest bırakılmıştır. Ama iddiayı ortaya atanlar bile, attıklarına inanmadıklarından bunu deneyemediler. Şu halde yapılacak şey Suresin başındaki emirdir, inzar et, meydan oku..

Sur'a üfürüldüğü zaman, 'kafirler için hiç de kolay olmayan zorlu bir gün'dür. . Sen bu iddia sahibini bana bırak.(ll). Rabbin için sabırla çalışmalarına devam et.

Ve inzar kıyamet sonrasına uzanır. Kendisini yakmak için susamış, içine aldığını tekrar dışarı vermeyen herşeyi eritip yokeden Sakar'a sürülecektir o. Alaq suresi'nde Nadiye'sini çağıran Ebu Cehl'e karşı zebaniler dikilirken, burada O'nun oğulları kendisine fayda vermeyecek ondokuz'la korkutulur.

II.Bölüm

1.

Müteşabih Örnekler:

Mücrimler tarafından ondokuz sayısı alay konusu yapıldı. Yine ayetlere, kanıtlara karşı örtme çabasının bir uzantısı idi bu. Yerilen kötü vasıfları örtücü , konuyu başka bir mecraya çekici bir taktik. Bu da bir deneme (fitne) idi. Melekler'in, zebaniler'in sayısının azlığı çokluğu düşünen insan için ne ifade edebilir ki? Onlara bu kudreti veren Allah iken, kemmiyetin bir önemi yokken bu nasıl bir muhakeme idi. Bu ifadelerin müteşabih olduğu risaleti tanıyan Kitap Ehli'nin kolayca bilebilecekleri bir husustur. 31. ayet buna dikkat çeker. 'Kalblerinde hastalık olanlar' ise demagojiye ( burdaki anlamıyla müteşabihe) takılmaktan özel bir zevk duyarlar. Allah onlar için daha açık ve net cevabını verir: "Rabb' inin ordularını ondan başkası bilmez." Bunlar ise insan için ancak bir öğüttür. Allah'ı Rahman vasfını da içine alan ondokuz harfle anmaya karşı 'kitabsız gelenek' direndi.

Qur'an'daki tüm gaybi haberleri bu türden öğüt olarak, inzar olarak anlamak gerekir. Cennet, sakar... Allah'ın sıfatları ile ilgili ayetler içinde bu kural aynen geçerlidir.

2.

Şefaat: Kazanılana karşılık rehine:

İnsan için Ahiret'te ancak yaptığının karşılığı vardır , başka bir kurtuluş yoktur. Bu yargı, Qur'an'ın onca tekrar edilen bu ve benzeri ayetlerinin okuyucusunda bırakmış olduğu kesin bilgidir. Kişinin yaptıkları ancak onun için bir 'kurtuluş fidyesi' olacak, bu fidyeye karşı bir rehinedir nefsi. Bu kesin bilgi ve insanları mutlak'a çalışmaya çağıran bu kesin açıklamalar ardarda pekiştirilen yeminlerin ardından verilir.

3.

Öne Geçenler/ Geride Kalanlar ve Ashabı Yemin:

Geride kalanlar bu sınavı kaybedenlerdir. Öne geçenler ise kazananlar. "Ashabı Yemin" öne geçenlerin diğer bir adı olabileceği gibi Vaqıa suresi'nden anlaşıldığı kadarı ile öne geçenler Ashabı Yemin'den daha ileride olanlar da olabilir. Neyin sağı? Bilmiyoruz. Bu bilgisizliğimiz de bize bir şey kaybettirmiyor. Vahy, insanların üçe taksim edileceğinden ve bunlar içinde kurtulanlar ile kaybedenlerin ilişkisinden bahsediyor ki bu bahsedişde bizce kapalı bir taraf yok.

4.

Niçin Sakar'a Düştünüz?

Bu soru Ashabı Yemin tarafından, "geride kalanlar"a sorulur. Onlar, dünyada yapageldikleri, ölene kadar sürdürmekte kararlı oldukları dört suçu sayarlar

:'Biz namazlılardan değildik, yoksulu yedirmezdik, tutkulara dalanlarla dalar giderdik, Din Gününü yalan sayardık."

Diğer bir ifade ile şunu söylerler: "Biz sorguya çekileceğimizi sanmadığımız için tutkulara dalardık. Bunun sonucu namaz bizden uzak olur bu sebebden de yoksulu doyurmayı hatırlamazdık. Namaz ve yoksul doyurma. Müzzemmil'deki ifade Mü'minlerin vasıfları idi. Burdaki ifade mücrimler'in vasıflanamadıkları şey. Qur'an bu birlikteliğe tekrar tekrar dönecektir.

Önceki Sayfaya

Copyright (C) 2002-2005 by İnteraktifokuma. All Rights Reserved.