İnteraktif Okuma

"Rahman ve Rahim Allah'ın İsmiyle" (1:1)

Ana Sayfa
Aktüel Duyurular
Digital Mushaflar
Kuran Çevirileri
Kuran Tefsirleri
Kuran İlimleri
Kuran Araştırmaları
Kuran Fihristleri
Kuran Halkaları
Kuran Tilaveti
Kuran Kütüphanesi
Makaleler
Kuran Sitesi Linkleri
Misafir Defteri

Kuran Araştırmaları / Vahyin Aktüel Qıraatı

FATİHA VAHYİ'NİN QIRAATI

Ulumul-Hikme

Giriş:

Kısatılmamış şekli ile tam adı Fatihatu'l-Kitab..

Qur'an'ıl-Azim'in başlangıcı, girişi, önsözü anlamına gelmekte.. 15/el-Hicr 87 de bu yedi ayet Qur'an'dan ayrı olarak zikredilir. Büyük Qur'an (Büyük Okuma parçası) 'ndan ayrı olarak zikredilen bu ayetler Kitab'ın en başına yerleştirildiği için Fatiha:Önsöz adıyla meşhur olmuştur. 15/el-Hicr 87' nin O'na verdiği isim ise onun mü'minlerin hayatında kazandığı önemli bir yere dikkat çekmektedir. Seyahatte olmayan bir mü'min günün namazlarında onu en az 17 defa okur. (Seferilikte bu sayı 11 e kadar inebiliyor). Ayrıca namaz dışında da değişik vesilelerle Qur'an'ın Anası olan bu sure sürekli olarak tekrarlanmaktadır. Hz.Rasul'ün hayatında hangi tarihten itibaren namazdaki merkezi konumunu kazandı bilmiyoruz. Siyer kaynakları onun 5. sırada nazil olduğunu kaydettikleri gibi önemine binaen Medine'de ayrıca ikinci bir kez daha Esasul-Kur'an olan bu surenin vahyedildiği söylenmektedir. Gerçekten de Qur'an'ın bütün bir mesajını "tekrarlanan bu yedi ayet" içinde dürümlü görmek mümkündür.

Medine'de sureyi Ubey ibnu Ka'b'a öğreten Peygamber O'na bu surenin benzerinin Qur'an'il-Azim'de bulunmadığını söyler. Fatiha özlü bir dua suresidir. Hristiyanların da bu tür merkezi hüviyet kazanan meşhur bir duaları vardır

Sure ile ilgili eski ve yeni bir çok bağımsız tefsirler yazılmıştır.

l. Bölüm

1.

Bismillahirrahmanirrahim

Qur'an'dan bir ayet olduğu kesin olan Besmele'nin "Tekrarlanan Yedili"nin ilk ayeti olması da mümkündür. Bir kısım Müslüman geleneğinde (Hanefiler gibi) besmele Fatiha'nın başında, ondan bağımsız bir ayet kabul edilir. Bu nedenle namazın içinde onu sessiz olarak okurlar.

el-Alaq suresinde "Rabb'in adıyla okuma" emrini hatırlıyorsunuz. Bu her türlü eylemin O'nun izni, O'nun bilgisi ve O'nun affına sığınarak meşru kılınabileceğini bir bilinç olarak mü'minin idrakine yerleştirir ve referansını Rasul'ün hayatından alır. Eylemlerin en güzeli olan Allah'ın ayetlerini okumada da besmeleyi öncelemek gerekir. Bu nedenle Besmele bütün Qur'an surelerinin başında yer alır. Ayrıca Sebe Melikesi kıssasını anlatan ayetlerin içinde de. Süleyman Peygamber'den gelen mektubun başında Besleme'nin yazmakta olduğu belirtilir . Bu nedenle islami yazışmaların başında besmelenin yer alması gelenekselleşmiştir.

Besmele de yer alan Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatları, surenin 3.ayetinde de tekrarlanır. Qur'an'ın Allah'tan bu sıfatlarla söz etmesi "Şehirlerin Anası" Mekke'de Arapların tepkisine yol açtı. Besmele bu sıfatlardan soyutlanmış şekli ile onların geleneğinde yer alan bir açış cümlesi idi. Bu sıfatları Allah'tan bağımsız ayrı bir tanrı gibi algılamak istediler. Çünkü ona bu denli yabancı idiler. Qur'an bu şirk inancını ibtal ederek "İster Allah deyin ,ister Rahman deyin en güzel isimler onundur" buyurdu. Rahman sıfatı ile başlayan Mushaf'ın 55.suresi de bu adla meşhur oldu.

Müşrik inancına göre Allah'ı sevgi ile açıklamak olur şey değildi, bu "Hırıstiyanların tanrısı" idi. Arapların tanrısı ise Rahman ve Rahim olarak adlandırılamazdı. Günümüzün Kristci teologları da bu iddiayı karşı cepheden yinelemektedirler. "Qur'an'ın Allah'ı korku Allah'ıdır" imajını sürekli işliyorlar. Yanlış Qur'an çevirilerin halk üzerinde bu tür bir imaj bırakması mümkünse de Oryantalistler bu yalanı bilinçli olarak ileri sürmektedirler. Kasıt, zalimler için Zün-intikam olmayan bir Allah'ı kabul etmekse, bu asla kabul edilemez. "Zalimler için yaşasın cehennem" demeyen bir din, din gününü, Allah'ın melekutunu, Göklerin Krallığını egemen kılamaz.

Allah Vedud'dur. Sevgi doludur. Öyle ki Rasul'ün meşhur teşbihi ile "yavrusunu emziren bir annenin çocuğuna olan şefkati"nden de öte. Sorar: "Hiç bir anne çocuğunu Ateş'e atar mı? Rabb'inizin kullarına olan merhameti bunun ötesindedir."

Cehennem için koşmayanları cehennem bünyesine almak için koşacak değildir. Kulluğun en güzel biçimi, sevilen bir mabuda, Mahmud olan bir mabuda yapılan bir kulluktur. Korku imajı ancak zalimler için işlenir. Mü'minler de ise kimi çarpık sufi hareketlerinde görüldüğü gibi üzerlerinden şeriatı düşürmeye yol vermemesi için Allah'ın hesaba çekiciliği idraklerde canlı tutmalıdırlar.

2.

Hamd Allah'ın'dır

"Elhamdulillah".. Bu islami vird de besmele gibi Müslüman yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Tevhid kelimesinin pozitif okunuşudur. Yönelicek, şükran duyulacak tek merci Allah'tır. Yani tek ilah. Hamd bütün çeşidi ile ve yalnızca Rahman, Rahim, Din Gününün Sahibi olan, Alemlerin Rabbi Allah'a aiddir.

Elhamdulillah terkibi Qur'an'ın muhtelif ayetlerinde yer alır. Kimi zaman bir surenin girişidir, kimi zaman sonucu. Tıpkı Fatiha gibi bazen "Lehu'l-hamd" şekli ile yer alır. Yerlerde ve göklerde hamd yalnızca Allah'adır. Yalnızca Allah'a kul olma borcumuz vardır. Tüm şükranlar O'nadır. Qur'an'ın hamda yakın anlamda kullandığı şükr kelimesinden daha şumullü bir anlama sahiptir. Qur'an küfrün karşıtı olarak şükrden bahseder. Mü'min Allah'a teşekkür edendir. "İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a teşekkür etmez" der Rasul. Çocukların terbiyesinde Allah'ı gönünür, hissedilir, algılanır bir varlık olarak zihinlerine nakşetmeli, Allah'a hamd etmeyi, teşekkür etmeyi yaşanır bir örnek olarak öğretmeli.

3.

Alemlerin Rabbi

el-Alaq Suresi'nde O, "Yaratan Rabb"di. Müzzemmil'de "doğuların ve batıların Rabb'i" olarak tanıdınız. Fatiha'da kazandığı genişleme, Qur'an'ın Rabb tasavvurundaki nihayi genişlemedir. Bütün Alemlerin Rabbi. Evrenin ve evren ötesinin. Yaşanan ve yaşanacak zamanların Rabbi..

4.

Din Gününün Sahibi

Müddesir Suresi'nde sorulur: "Din Günü'nün sen ne olduğunu bilir misin? Cennetlikler cehenneme niçin girdiklerini sorarlar Mücrimlere. Yanıtları şudur:

"Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulu da yedirmezdik. Dalıp gidenlerle dalıp giderdik. Din gününü de yalan sayıyorduk. Sonunda yakin gelip bize çattı." Öyle bir gündür ki şefaat edenlerin şefaati yarar sağlamayacaktır. Kişi kendisini kurtarmak için ancak ne kazanmışsa onu fidye verebilecektir. Bütün bunlar boruya üfürüldüğü ve kafirler için hiçte kolay olmayacak olan bir günde gerçekleşecektir. Yargı Günü onlar Sakar'a sürüklenecekler, ne alıkoyan ne de bırakan, beşere delicesine susamış Sakar'a.

Yine Müzzemmil Suresi'ni hatırlayın. "Bizim yanımızda bukağılar ve cayır çayır yanmakta olan bir Ateş vardır. Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve açıklı bir azab. Öyle bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını halini alır." O gün öyle bir gündür ki çocukların saçları ağarır, gök yarılıp çatlamıştır. Allah'ın vaadi yerine gelmiştir.

el-Qalem Suresi'ni hatırlayın. Bu dünyada hortumları damgalanacak bahçeleri harab olacaktır Ahirette ise onları daha büyük bir azab beklemektedir. O gün, din günüdür, yargı gününde "hiç teslim olan, Mücrim olan gibi bir olabilir mi" diye sorar ayet, bu ne biçim hüküm ki din günü inkar edilmekte.O gün gerçeğin bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıp insanların secdeye çağrıldıkları gündür. Ama secde edemezler artık. Çünkü sınav geçmiştir. Gözleri korkudan ve dehşetten düşük, kendilerini de zillet sarıp kuşatmıştır.

Qur'an bütün bir Mekke yılları boyunca insanlara din gününü hatırlattı. Bu zikr Medine vahyinde de sürdü. Kelimeler, dekor değişti, ama korku teması hep sürdü. Bazen Ahiret denildi, bazen "Yevmil- Qıyamet", bazen sadece "o gün" kelimesi.. Allah'ın, mazlumların Rahman'ı olması, ancak "zalimlerin yargıcı" olması ile mümkün olacaktır.

5.

Yalnız sana kulluk ve yalnız Senden yardım isteme

Kulun Rabb'ine "sen" hitabıyla yakarışı. Allah bizi hemencecik duyacak kadar yakın ve bir aracı istemeyecek kadar mü'minle senli benli. O Rahman ve Rahim olandır çünkü. Namazda onlarca kez tekrarlanır bu tevhid ahdi. Ruku doğruluşunda musalli kendi kendine Rabb'inin ağzından cevap verir: "Allah hamd edenin hamdini işitti." Sen diye yapılan yakarışlar Allah'a ulaşmıştır. Bu ahde sadakat gerekir. Ta ki Allah bizler için Rahman ve Rahim olsun. Din Günü'nün yargısından muaf tutsun.

6.

Bizi kendilerine nimet verdiklerinin dosdoğru yoluna ilet

Bu yol, Rasul'un örneklediği yoldur. Çünkü O bu müstakim sıratın üzerindedir. Şeytan'da bu yolun üzerindedir ve insanları bu sağlam yoldan saptırmaya çalışır. Yanlış yollardan kurtulmanın tek yolu, kendilerine nimet verilmişlerin yolunu ( Kitap ve Hikmetle donatılmış Rasullerin Yolu) izlemektir. Bu nedenle Qur'an sık sık geçmiştekilerin kıssalarını anlıtır bize. Hem nimet verilenlerin, hem de mücrimlerin kıssasını.

Qur'an sonrası tarihsel dönemleri de bu Qur'anî perpektif içinde okumalı, ondan ibretler alan Ulu'l-Elbab olmaya çalışmalı Qur'an okuru. Tarih, mazlum ve zalimlerin aynı kefeye konduğu bir hikayeler yumağı olamaz. Ama tarih ,kan davalarını bugüne taşımanın aracı da değildir. Tarihsel sünnilik ve şiiliğin Qur'an'ın gerçek okurları arasında saygıdeğer bir yeri yoktur. Onlar bir ümmettirler gelip geçmişlerdir. Biz onların yaptıklarından sorguya çekilmeyeceğiz. Ama ibret almazsak aynı hataları işleyip onlar gibi aynı sorguya çekileceğiz.

7.

Mağdub ve Dallin'lerin Yolu

Vahyle tanınmış ama onu arkalarına atmış toplumlar Allah'ın gazaplandığı toplumlardır. Bir zaman vahyle onurlandırılmış olmaları, bu onurun bir miras gibi kendilerine tereke olmasını gerektirmez. Qur'an bunun tarihsel örneği olarak İsrail soyunu örnek verir. Allah'ın ahdine yüz çevirdikleri için alemlere üstün kılınma gerekcelerini yitirmiş, onunla hiç tanış olmayan şaşkınlardan (dallin) daha kötü bir duruma düşmüşlerdir.

"Dalal" doğru yoldan yüz çevirmektir. Hidayet'in zıddı

Önceki Sayfaya

Copyright (C) 2002-2005 by İnteraktifokuma. All Rights Reserved.