Kuran’ın
19. Cüz’ü
Bedrettin Çifci
Baar-Ebenhausen,
23.10.2005
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla...
1
Giriş
Alemlerin Rabbi Allah’ın kelamı olan
Kuran, Ramazan ayında Kadir gecesinde inmeye
başlamıştır (2:185), (97:1). Bu ay içerisinde Kuran’ı
baştan sona okumak amacıyla mukabele geleneği
yaygınlaşmıştır. Elimizdeki mushaf hattına göre,
şayet Ramazan ayı 30 gün sürerse, her güne 20 sayfa düşmektedir.
Bu açıdan Kuran suni olarak 30 cüze taksim edilmiştir ve bu tamamen
beşeri bir düzenlemedir. Hatta bazı bilginler Kuran’ı 5 sayfaya
tekabül eden Hizb (parça-parti) taksimini de çeşitli pratik gerekçelerle uygun
bulmuşlardır.
Bu bilgiler çerçevesinde biz de bu
çalışmamızda Kuran’ın 19. cüzü üzerinde
yoğunlaşacağız.
2
19.
Cüz’ün Kapsamındaki Sureler
19. Cüz’de üç sure yer almaktadır. Cüz, Furkan
Suresi’nin 21. ayetinden itibaren başlayarak Şuara Suresi ile devam
etmekte ve Neml Suresi’nin 55. ayetinde sona ermektedir.
Nr.
|
Sure No (Mushaf/Nuzul)
|
Sure Adı
|
Toplam Ayet Sayısı
|
Nuzul Ortamı
|
1.
|
25/42
|
Furkan (Hak ile batılı ayıran)
|
77
|
Mekke
|
2.
|
26/47
|
Şuara (Şairler)
|
227
|
Mekke
|
3.
|
27/48
|
Neml (Karınca)
|
93
|
Mekke
|
Furkan Suresi hariç diğer iki sureyi Mukatta
harfleri kuşatıyor. Ta-Sin-Mim
ve Ta-Sin. Bunlar apaçık
(mubiyn) kitabın ayetleri, yapı taşları, parçaları ve
mucizeleri.
Şuara Suresi hariç diğer iki surede secde
ayetleri dikkatimizden kaçmıyor. Allah’a sembolik olarak mesajı kabul
ettiğimize dair boyun eğiyor ve huzurunda yere kapanıyoruz.
Tüm üç sure de Mekke ortamında inzal edilen
surelerden. Şuara Suresi toplam ayet sayısı ile dikkati çekmektedir.
Bakara Suresi’nden sonra en çok ayet sayısına sahip sure Şuara
Suresidir. Ancak Bakara Suresi’ne nazaran ayetlerin içeriği kısa
cümlelerle ifade edilmiştir. Ne de olsa biri Medine ve diğeri de
Mekke dönemine ait olan surelerdendir. Mekki surelerin genel karakteristik
özelliklerinden biri kısa ve şiirsel ifadeler içermesidir. Buna
karşın Medine sureleri ise daha çok uzun ifadeler içerirken, düz
cümle formlarıyla (nesir) inzal olunmuştur.
Surede işlenen ana konulara gelince.
3
Sureler
3.1
Furkan Suresi
Sureye ad olan Furkan, Kuran’ın diğer bir
adıdır da. Furkan, anlamı itibariyle herşeyin tefrik
edilmesi ve farkların ortaya konmasıdır. Hak ile
batılın, doğru ile yanlışın, düzen ile kaosun;
kısaca tüm zıd kutupların
ayrıştırılarak bir ölçü ve dengenin sunulmasıdır.
Kuran’ın Furkan oluşu her konuda geçerlidir. Yegane Furkan
Kuran’dır, vahiydir. Tüm hakikat ve
gerçeklerin ifadesidir. Tüm Kuran’da Furkan özelliği bir ahenk içinde
sürekli göze çarpmaktadır. Hakkı anlatan Kuran ayrıca
batılı da tanıtmaktadır ve birbirinden kesin çizgilerle
ayırd etmektedir. Tevhid ile şirkin, iman ile küfrün
farkını apaçık ortaya koymaktadır.
Sure Kuran’ı indiren Allah’ın
özelliklerini tanıtarak başlamakta ve kendisinden
başkasını tanrı edinenleri de yermektedir.
Kuran’ın kaynağını
tartışma konusunu yapanlara gereken cevaplar sunulmaktadır. Bu
arada kendisine Kuran gönderilen elçi ve onun hakkındaki çarpık ve
yanlış tasavvurlar eleştirilmektedir. Elçilerin de bizim gibi
çarşı pazarda gezmesi insanlar tarafından garipsenmektedir.
19. cüze geçiş yapan ayetler bu çarpık
anlayışın bir özetini içermektedir.
20-
(Resulüm!) Biz senden evvel de elçileri başka türlü göndermedik.
Şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda
geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı). Sizin bir
kısmınızı bir diğerine fitne (imtihan sebebi)
kılmışızdır ki, bakalım sabredecek misiniz? Zira
Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.
21-
Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar "Bize ya melekler
indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik" dediler. Andolsun ki,
doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük
azgınlık ettiler.
Furkan Suresi’nin can alıcı ayetlerinden
ve tarihi serüven içerisinde gerçekleşen gaybi haberlerinden birisi ise
Muhammed Elçi’nin kendisini izlemeyen ve Zikr (Mesaj) dan uzaklaşan kavmi
hakkındaki hazin şikayetidir.
30- Rasul
dedi ki: "Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'ân'ı terkedilmiş (bir
şey yerinde) tuttular."
31-
(Resulüm!) Ve işte biz böyle her peygamber için günahkarlardan bir
düşman yapmışızdır. Bununla beraber hidayet verici ve
yardımcı olarak Rabbin yeter.
Bugünün müslümanları göz önüne
getirildiğinde Kuran’dan ne kadar uzaklaşıldığı
ve ona aykırı ne kadar inanç ve anlayış
yaygınlaştığı ortaya çıkacaktır. Furkan
mehcur bırakılmıştır. Kuran arka plana itilerek
beşer kaynaklı eserler inanç ve amelde maalesef Kuran’ın önüne
geçirilmiştir. Bu anlamda Kuran yanlış amaçlar uğruna
mızraklara geçirilmiş, hürmet etme adına duvarlara çiviyle
çakılmış ve ‘Kuran’ı biz anlamayız!’ şeytani
düşüncesinin arkasına sığınılarak Kuran okuyan ve
okumayı teşvik edenlere karşı cephe alınacak kadar
garip, bir o kadar da traji-komik bir çelişkinin de içine
düşülmüştür.
Mesaja karşı gelen kafirlerin
itirazlarına gelince Kuran’ın verdiği cevaplar ve arkaplandaki
hikmet müthiş.
32- Yine o
inkâr edenler dediler ki: "O Kur'ân ona, hepsi birden indirilseydi
ya"! Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça
indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.
33- Hem
onlar sana karşı herhangi bir mesel ile gelmezler ki, biz sana (onun
karşılığında) doğrusunu ve tefsirin daha güzelini
getirmiş olmayalım.
En güzel tefsirleri yapan Kuran bu ayetlerden sonra
tarihi bir perspektif sunar ve elçilerin kıssalarına geçer. Kuran’da
en çok bahsedilen Musa’nın hikayesi burada da yine başı
çekmektedir. Sırasıyla Nuh kavmi, Ad,
Semud ve Ress kavimleri sözkonusu edilmektedir. Onların vahye olan
tepkileri Mekke’lilere örnek olarak sunulmaktadır. Ders alacakları
yerde Mekkeli müşrikler elçiyle öncekilerin alay ettikleri gibi alay etmektedirler.
39-
Onların herbirine misaller getirdik; (ama ögüt almadıkları için)
hepsini kırdık geçirdik.
40-
(Resulüm!) Andolsun ki, (bu Mekke'li putperestler), bela ve fenalık
yağmuruna tutulmuş olan beldeye uğramışlardır.
Peki onu da görmüyorlar mıydı? Hayır! Onlar öldükten sonra
dirilmeyi ummamaktadırlar.
41- Seni
gördükleri zaman "Bu mu Allah'ın Peygamber olarak
gönderdiği?" diye hep seni alaya alıyorlar.
42-
"Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik,
gerçekten de bizi neredeyse tanrılarımızdan
saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, kimin
yolunun sapık olduğunu bilecekler!
43- Kötü
duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi
ona sen mi vekil olacaksın?
44- Yoksa
sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut
akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar
hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.
Furkan Suresi kevni ayetlere de dikkat çekerek
mesaja karşı gelenlere yine mesaj ile büyük mücadele (cihaden kebira)
etmesini emretmektedir.
Kuran’ın istediği tek mesele ve asıl
mesajı şudur: Allah’dan başkasını
ilahlaştırmayın.
Elçi bu mesajı iletmekle yükümlü. O bir
uyarıcı. Başkaları üzerinde zorba değil.
51- Şayet dileseydik elbette her
köye bir uyarıcı (elçi) gönderirdik.
52- (Madem ki yalnız seni gönderdik)
Öyleyse kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'ân ile) onlara
karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!
53- Birinin suyu tatlı ve
susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi
salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir serhat koyan
O'dur.
54- O (hakir) sudan, bir insan
yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile
akraba yapan O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.
55- (Böyle iken inkârcılar)
Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda, ne zarar veremeyen
şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı olan kimse Rabbine
karşı uğraşıp durmaktadır.
56- (Halbuki) biz seni ancak müjdeci
ve uyarıcı olarak gönderdik.
57- De ki: "Ben, buna
karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol
tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum."
58- Sen,
ölümsüz ve daima diri olan
Allah'a güvenip dayan. O'nu
hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.
Rahman’a secdeye davet edilir Mekkeliler, fakat bir
çoğu bunu kulak ardı ederek ayak diretir. Rahman’a secde edenlerin
özellikleri ise şöyle sıralanır.
·
Gece ile gündüzü birbiri ardına getiren Rabbe
şükrederler ve kevni ayetlerden ders çıkarırlar.
·
Yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler
kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selam"
derler (geçerler).
·
Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar.
·
“Cehennem azabını üzerimizden sav! Doğrusu
onun azabı geçici bir şey değildir”, derler.
·
Harcadıklarında ne israf ne de cimrilik
ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
·
Allah ile beraber başka bir tanrıya
yalvarmazlar.
·
Allah'ın haram kıldığı cana
haksız yere kıymazlar.
·
Zina etmezler.
·
Yalan şahitlik etmezler.
·
Boş bir şeye rastladıkları zaman
vakar ile (oradan) geçip giderler.
·
Rablerinin âyetleri
hatırlatıldığında ise, onlara karşı
sağır ve kör davranmazlar.
·
"Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak
eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine
önder kıl" diye dua ederler.
Rahman’a ve buyruklarına secde edenlerin
mükafatı, selam ve hürmet ile karşılanarak yüksek makamlı, güzel
konaklama yerleri olan muhteşem cennetler olacakken, O’na secdeden
kaçınanların ise yakalarını azab bırakmayacaktır.
3.2
Şuara Suresi
Şairler anlamına gelen Şuara Suresi, mukatta harfleri
Ta-Sin-Mim ile başlayarak dikkatleri üzerine çekmektedir. Birçok elçinin risaleti
ve kavimlerinin mesaja tepkilerinin anlatıldığı Kuran
kıssalarının yoğun olarak geçtiği bir başka sure.
Her elçi gönderildiği topluma aynı mesajı iletmişlerdir.
Bununla beraber toplumların ahlaki zaaflarına yönelik konularda
önemli ve eğitici uyarılarda bulunmuşlardır. Her elçi bir
başka ahlaki noktaya işaret etmiştir.
Elçilerin öyküsüne yine Musa’nın
kıssası ile giriş yapılmaktadır. Kuran’da en
yoğun biçimde geçen kıssa budur. Her surede bazan benzer ifadelerle
tekrarlanan kıssa her surede farklı boyuttan ve farklı
açılardan aynı olayları anlatmaktadır. Bir yerde özet
geçtiği noktayı bir başka pasajda açmakta ve
detaylandırmaktadır. Bunu Musa kıssasında da görüyoruz.
Burada Musa peygamber ve elçi olan kardeşi Harun’un Firavun ile
arasında geçen diyalog işlenmektedir. Firavun’a mucize desteğinde
mesajı iletmeden, sihirbazların sihrini (el çabukluğu ve göz
boyamalarını) asasıyla yok etmesi ve İsrailoğullarını
özgürlüğüne kavuşturmasına kadar olan bölümler ve sonuçları
tasvir edilmektedir (26:10-66).
Kıssanın sonundaki ayet, insanların
çoğunun inanmamasına rağmen bu hikayenin bir ayet oluşuna,
ibretlik dersler içerdiğine ve Rabbin Aziz ve Rahim olduğuna vurgu
ile biter.
‘Şüphesiz
bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman
etmiş değillerdir.
Ve
şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir..’
(26:67-68, 103-104)
İkinci sırada İbrahim peygamberin
kıssası hatırlatılmaktadır. İbrahim peygamberin
müşrik kavmiyle aralarında geçen ve onların akıllarına
hitap eden konuşmalara şahit oluyoruz. Muvahhid elçi İbrahim,
kavminin şirk anlayışlarına tevhidi cevapları bir bir
sıralamaktadır (26:69-102). Bu olay da bir önceki kıssaya
atfedilen ayetteki aynı ifade tarzıyla kıssayı ayet olarak
belirtmektedir, insanların çoğu inanmasa da. ‘İnne fi zalike le
ayeten...’ (26: 67, 103).
Üçüncü bölüm Nuh peygamberin hayat öyküsüyle devam
etmektedir. Bundan sonra gelecek elçilerin kıssalarında da aynı
ifade tarzlarıyla geçecek olan bölümlerde Nuh peygamber kavmine hitaben
şu mesajı iletmektedir (26:105-120).
105- Nuh
kavmi de rasülleri yalancılıkla itham etti.
106- Hani
kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz
mısınız?"
107-
"Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir rasulüm.
108-
"Gelin artık, Allah'a karşı sorumluluk bilinci
taşıyın (ittika) ve bana itaat edin."
109- "Buna
karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim
mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir."
110-
"Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
Nuh’un kavmine mesajı ilettikten sonra
kavminin tepkisi, kurtulan ve kaybedenlerin akibetinin anlatılması ve
bu olayın da ayet olduğu beyan edilerek konu noktalanmaktadır.
Dikkat edilirse sure boyunca kıssalarda aynı
cümle kalıpları kullanılmakta, sadece elçilerin ismi
değişmektedir.
Ayetleri tekrar formül biçiminde verecek olursak
şu şekilde tekrarlanmış olmaktadır.
105- <Elçi X kavmi>/<Kavm X> de rasülleri
yalancılıkla itham etti.
106- Hani
kardeşleri <Elçi X>
onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz
mısınız?"
107-
"Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir rasulüm.
108-
"Gelin artık, Allah'a karşı sorumluluk bilinci
taşıyın (ittika) ve bana itaat edin."
109-
"Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim
mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir."
110-
"Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Kıssa bittikten sonra 67-68. ve 103-104. ayetlerde
tekrarlanan ifadeler bu sefer 121-122 ayetlerinde tekrarlanmaktadır.
Kıssa sonlarında her elçinin kavminin ön
plana çıkan karakteristik özelliklerine ve ahlaki zaaflarına yönelik
farklı uyarı ve mesajları okumaktayız. Örneğin; Ad
kavminin sonsuza değin yaşayacakmış gibi davranarak
başkalarına karşı işledikleri zorbalıklara dikkat
çekilirken Lut kavminde ahlaki sefalete, cinsel sapkınlığa
işaret edilmektedir. Mesaja karşı gelen kavimlerin helakı
da farklı biçimlerde gerçekleşmiş olmaktadır. Kimini
kasırga, kimini sarsıntı ve kiminin daha başka bir azabla
helak edildikleri haber verilmektedir.
Ad kavmine gönderilen Hud ile (26:123-138) ardından
Semud kavmine elçi olan Salih’in hikayeleri aynı formda seyretmektedir
(26:141-157). Ancak kıssa sonrası tekrarlanan ayetlerin farklı
cümle kalıplarıyla başlayarak tekrarlandığı
görülmektedir. Bu kural bu iki bölümde farklılık arz etmektedir.
Acaba özel bir nedeni olabilir mi?
Dikkatimi çeken bir husus fark olarak şu oldu.
Kıssalarda elçi/mekan adıyla beraber kavmi veya ashabı terkibi
geçerken bu iki bölümde sadece kavim adları geçmektedir. Bu kullanım
tarzlarındaki farklılıkların farklı açıklama ve
yorumları ve ince açılımları olabilir (mi?).
139-
Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik.
Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama
çokları iman etmiş değillerdir.
158- Çünkü
kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet
(alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş
değillerdir.
Kıssa formu Lut ve azgın kavminin
ahlaksız davranışlarını anlatan pasajlarla
devamiyetini sürdürmektedir (26:160-173). Ardından Eyke halkına elçi
olan Şuayb’ın ve ticari işlerinde ölçüyü gözetmeyen kavminin
hikayesi sunulmaktadır (26:176-189).
Surenin tarihi kıssası bu kıssa ile
son bulurken Mekke ortamının hikayesine perspektifler çevrilmekte ve
elçi Muhammed’in ve kavminin, tabiki bugünün okurunun da mesaja ve
uyarılara dikkati celbedilmektedir. Önceki kavimlerin başlarına
gelenlerden ders çıkarılmadığı takdirde aynı
akibete uğranılacağı hatırlatılmaktadır.
Yüce Allah uyarmadığı toplumları helak etmemektedir. Bu
konuda insanlara hiçbir bahane bırakmamaktadır.
Surenin son bölümlerindeki ayetlerle bu bölümü bitirelim.
208-
Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu
uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
209-
(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
210- Onu
(Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.
211- Bu
onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.
212-
Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213- O
halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip
yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214-
(Önce) en yakın hısımlarını uyar.
215- Ve
sana uyan müminlere kanadını indir.
216-
Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin
yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."
217- Sen
O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218- O ki,
(gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
219- Ve
secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)
220- Çünkü
her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
221-
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222-
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
223-
Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu
yalancıdır.
224-
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.
225, 226-
Onların her vadide şaşkın şaşkın
dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları
şeyleri söylediklerini görmedin mi?
227- Ancak
iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve
haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini
savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi
akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
3.3
Neml Suresi
Ta-Sin ile başlayan Neml/Karınca Suresi de Şuara Suresi’nde olduğu gibi kıssa
yönünden oldukça zengin anlatımlar sunmaktadır. Surenin ismi
hakkında birkaç görüş mevcuttur. Peygamberin ve
arkadaşlarının surenin başında yer alan Ta-Sin harflerini isim olarak
kullandıkları bildirilirken daha sonraları 18. ayette Süleyman
kıssasında anlatılan karıncalardan dolayı Neml adının benimsendiği
belirtilmektedir.
Sure, Kuran mesajına dikkat çekerek giriş
yapmakta, inananların vasıflarını tasvir ederken, ahirete
inanmayanların da kötü akibetlerini haber etmektedir. Daha sonra sure yine
kıssalarla donatılmaktadır.
1- Tâ,
Sîn. Bunlar sana, Kur'ân'ın ve apaçık bir kitabın âyetleridir.
2-
İman eden müminler için hidayet rehberi ve müjdeci olmak üzere.
3- Ki o
(müminler) namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve
ahirete de kesin olarak iman ederler.
4-
Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü
gösterdik de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
5-
İşte bunlar, kendileri için oldukça ağır bir azab bulunan
kimselerdir, ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır.
6-
(Resulüm!) Şüphesiz ki bu Kur'ân, sana hikmet sahibi ve her şeyi
bilen Allah tarafından indirilmektedir.
Neml Suresi de yine Musa peygamberin ve
kardeşi Harun nebinin Firavun ve kavmiyle olan mücadelesi hakkında
aynı hikayenin başka perspektiften sunumunu yapmaktadır. Surede
Musa’ya ilk elçilik görevinin tevdi edilişinin ve 9 mucizenin verilmesinin
anlatımı yer almakta ve Musa ile bizzat Yüce Allah
konuşmaktadır.
Ardından kendilerine ilim ve iktidar verilen
Davud peygamber ve varisi Süleyman peygamberin hikayesi de ilginç bir sembolizm
dili kullanılarak
anlatılmaktadır. Surenin en kapsamlı hikayesi de budur.
Süleyman’ın orduları ve gücü hakkında bilgiler verilirken Belkis
melikesine yazdığı mektubun Besmele ile
başladığını da öğreniyoruz. Süleyman’ın
verilen nimetlere karşı imtihan edildiği bilinciyle hareket
ederek zenginlik ve iktidarın şöhretine kapılmadan şükreden
bir kul ve kral olduğunu da anlamış oluyoruz.
Surede Semud kavmi ve Lut kavminin hikayesi
başka boyutlardan tekrar edilmektedir. 19. cüz Lut kıssasına
başladıktan iki ayet sonra sona ermiş oluyor.
Sure, kevni ayetlerdeki ahengin, inceliğin ve
failin kim olduğu hakkındaki sorularla ‘Allah’la beraber başka bir ilah edinmek mi!’ sorgusuyla
değişik açılardan ve yönlerden uyarılarını
sürdürmektedir. Tevhid ve şirkin farkı açık şekilde
işlenmektedir ve akleden beyinlere hitap etmektedir.
4
19.
Cüz’ün Özeti
Ta-Sin-Mim. Mesaj bu kadar açık ve nettir.
Herşey ikili anlatım tarzıyla açıklanmıştır.
Tevhid ile şirkin tefrik
edildiği Kuran, mehcur konumdan çıkarılıp
hayatımıza yön verecek bir role kavuşturulmalı ve yeniden bize
Furkan bilincini aşılamalıdır.
Elçilerin getirdiği mesaja secde ederek, onların
kıssalarından kendi payımıza düşen hayat ve mücadele
dersleri çıkarılmalıdır. Allah’a sorumluluk bilinciyle
itaat edip ahlaki zaaflarımızdan arınarak muvahhid bireyler olunmalıdır.
Ne dediğinin farkında olan ve
yapabileceği işlerin adamı olmak adına yerilen şairlerin konumuna düşmemeli
ve karınca misali
çalışkan ve örgün bir bilgi ve eylem ağı geliştirilmelidir.
|